ŞAİR HAKKINDA

Asıl adı Mahmud Abdülbaki (1526-1600) olan şair, 4 Osmanlı padişahının saltanatları süresince Baki mahlasıyla şiir yazdı. Osmanlı edebiyatının “Altın Çağ”ı kabul edilen dönem boyunca Sultanü’ş-şuara (Şairlerin Sultanı) olarak övülen Baki’nin bir şair olarak etkisi yüzyıllar boyunca yankılandı. Baki aynı zamanda Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520-1566) resmî ve hususi eğlence meclislerinin daimî misafiri, İmparatorluk sınırları dâhilinde İslam hukukunun Şeyhülislamdan sonraki en yüksek ikinci rütbesi olan Rumeli Kazaskerliğine kadar yükselen bir kadı ve tanınmış bir âlimdir. Baki’nin Osmanlı’nın gelmiş geçmiş en “iyi” şairi olup olmadığı bugün hâlâ tartışılıyor olsa da çok azımız onun en tanınmış Osmanlı şairi olmadığını iddia edebilir.

bl-or-25423
British Library OR25423

BAKİ DİVAN’I: Baki Divanı (toplu şiirler), şair öldüğünde, kaside ve musammattan gazel, kıt’a ve Farsça şiirlere varıncaya kadar geniş bir yelpazade muhtemelen 650 ya da daha fazla manzumeyi ihtiva etmekteydi. Kabataslak bir araştırma bugün Baki Divanı’nın dünya genelinde büyük olasılıkla 180’in üzerinde yazma nüshasının mevcut olduğunu göstermektedir. Baki Divanı yazmalarının bir kataloğu olmadığı, mevcut yazmaların sayımı yahut tetkikine yönelik hiçbir teşebbüste bulunulmadığı ve divanın herhangi bir edisyonunda yazmalar bir külliyat olarak değerlendirmeye tâbi tutulup tasnif ve tavsif edilmediği için bu sayının 180’in ne kadar üstünde olabileceğine dair herhangi bir fikre sahip değiliz. Baki Divanı’nın şu an dolaşımda olan yegâne eleştirel basımı, tamamı editörün kolayca erişebileceği Türkiye kütüphanelerinden olmak üzere sadece 12 nüshanın karşılaştırmaya tâbi tutulduğu bir doktora tezinin kitap olarak yayınlanmış versiyonudur. Kitabın önsözünde editör şöyle demektedir: “Bâkî Divânı’nın Türkiye ve dış ülkelerdeki kütüphanelerde yüzü aşkın nüshası bulunmaktadır. Nüshası bu kadar çok olan bir eserin tenkitli metnini ortaya koymanın ne kadar güç olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerekir.” Bu noktada editöre kesinlikle hak vermek gerekir: 1986 yılında, mevcut Baki Divanıyazmalarının hatırı sayılır miktarda örneğini gözden geçirmek bile zor değil imkânsız olurdu ve hazırladığı edisyon için editöre müteşekkiriz. Bununla birlikte, bugün elimizde mevcut olan araçlar göz önünde bulundurulduğunda, Baki Divanı’nın hâli, hele de Osmanlı geleneğindeki statüsü İngiliz edebiyatında bir Milton ya da Shakespeare’inkine eşdeğer olan bir şairin eseri söz konusu olduğunda, kabul edilemez bir durumdur.

Üstelik Osmanlı divanı “toplu şiirler” mahiyetinde bir eser olarak yazma geleneği yani yazmaların tümü tek bir metnin varyantlarını temsil etmeyebilir. Aksine gelenek bir şairin hayatı boyunca yeni ve belki de düzeltilmiş şiirler ekleyerek ortaya koyduğu genişletilmiş edisyonlarının tarihsel izlerini temsil etmektedir. Baki örneğinde, tanınmış bir şair olarak yaşamı 18-19 gibi erken yaşlarda başlar ve 60 yıla yakın uzun bir sürenin ardından ancak onun ölümüyle sona erer. Baki Divanı’nı ihtiva eden yazmaları hiçbir suretle bir bütün olarak incelemeye tâbi tutmadığımız için Baki’nin bir şair olarak, yazma külliyatı ve onun gelişimi içinde saklı kalmış olabilecek, olgunlaşma hikâyesi hakkında hiçbir fikre sahip değiliz.